|
"Sesi, istediği her titreşimi çıkarıp, istediği
her dili kullanabildiği çok telli bir müzik aleti gibiydi"...
böyle diyor Romalı ünlü tarihçi Plutarkhos. Kimine göre, o erkek
delisi bir kadındı. Kimine göre ise, beyninde her türlü entrikanın
dolaştığı kötü ruhlu bir kadın. Romalı şair Horacius, Kleopatra'nın
öldüğü gün "zafer flamalarının çıkartılıp, evlere asılmasını"
önermişti. Üzerine filmler çevrilmiş, erkekleri tuzağına düşüren,
entrikalar çeviren ve rakiplerini zehirle ortadan kaldırmayı hedefleyen,
tutkulu ve hırslı bir kadın olarak seyirciye sunulmuştu.
Oysa gerçekte, VII. Kleopatra, yani son Mısır kraliçesi ve son firavun,
gerek karakter bakımından gerekse fiziksel açıdan, hiç de anlatıldığı
gibi bir insan değildi. Her şeyden önce kısa boyluydu. Vücudunun
çok güzel olduğu söylenemezdi, ancak hatları düzgündü. Gözleri ve
teni açık renkteydi. Üçgen bir yüz hattına, iri ve uzun bir burna,
dar bir alna sahip... En tipik özelliği ise alt dudağı... Kalın
ve etli alt dudağı, Ptolemaios Hanedanı'ndan geldiğinin en somut
kanıtı...
Karakterine gelince... Kraliçenin saray entrikaları konusunda uzman
olduğunu herkes kabul ediyor. Ancak unutmayalım ki, 18 yaşındayken
kokuşmuş bir krallığın iplerini elinde tutuyordu. Üstelik, bütün
bölgenin tek hakimi olan Romalılar'ın ağır baskısı altındaydı. Onlarla
iyi geçinmek ve ülkesini onlara bırakmamak amacındaydı. Roma ile
her zaman bir ittifak aradı. "güzel olmaktan çok, zeki ve kültürlüydü"..
Kleopatra, tam 12 dili mükemmel derecede konuşuyordu.
"Nil'in Kraliçesi" adıyla tarihin en gizemli kadını Cleopatra
daha 15 yaşındayken babasının ölümü üzerine tahta çıkmıştı.Geleneklere
göre, erkek kardeşi Ptolemaios ile evlenmek zorundaki Kleopatra,
en büyük kardeş olarak Mısır tahtına geçti.Kısacası o bir Mısır
firavununun sevgili kızıydı. Ezilip boyun eğdirilmiş bir halkın
öfkesine ve kendi soyunun ihanetlerine karşı savaştı. Her yanından
saldıran düşmanlarına karşı tahtını korudu, sürgüne gitti, dünyanın
en büyük aşklarından birini yaşadı ve düşmanlarına karşı paralı
askerlerden oluşan bir ordu kurdu. Bütün bunları yirmi yaşına varmadan
yaptı. O, Kleopatra'ydı.
Sezar'ın, Roma'nın en güçlü adamının aşkını kazandı ve ona hayatı
boyunca sahip olduğu tek oğulu verdi. Fakat Sezar katledilince,
cesur Marküs Antonius'u tanıdı. Antonius'la büyük aşkını yaşadı.
Milattan önce 41'de, Roma ordularının komutanı Antonius, Doğu eyaletlerinin
idaresine atandıktan sonra Kleopatra'yı Mısır'ın altın ve buğday
ihtiyacını görüşmek üzere Tarsus'a davet etti ve ikili birbirine
aşık oldu.Burada başlayan aşk Romalı komutan Oktavius'un saldırısı
nedeniyle hüzünle sonuçlanır.
Romalılar Kleopatra'nın yine bir komutanı kendisine aşık etmesine
tahammül edemediler. Onların aşkını kabul etmediler. Aşıklar Oktavius'un
ordularının önünden İskenderiye'ye kadar kaçtı. Burada ilk önce
yakalanacağını anlayan Antonius sevgilisine veda ederek intihar
etti. Ardından kölesinin getirdiği incir dolu sepette saklı zehirli
yılanı göğsüne bastırarak Kleopatra intihar eder. Bu masalsı, trajik
aşk pek çok filme ve edebiyat eserlerine konu olmuştur.
Liz Taylor ve Richard Burton da "Kleopatra" filminin setinde
tanıştı. Birbirlerine delicesine aşık olunca eşlerinden ayrılıp
evlendiler. 22 yıl boyuncu bir dargın, bir barışık yaşayan çift,
1984'te Burton'un zamansız ölümüyle ayrıldı. Ve Cleopatra- Antonius
efsane aşkı onlarla yeni bir boyutta yeniden hayata geçti.
|
|