|
Elsa, 1896'da Moskova'da Ella Iurevna Kagan olarak
doğmuştu. Letonyalı bir Yahudiydi. On beş yaşında, Mayakovski'yle
tanıştı. İç mimari okudu. 1915 yılında, Mayakovski'yi kız kardeşi
Lili ve kız kardeşinin kocası Ossip Brik'e takdim etti.
Elsa, 1917 devriminden bir yıl sonra Moskova'da görevli Fransız
subayı Andre Triolet ile evlendi. Düğün Paris'te yapıldı ve evlilik
iki yıl sürdü yalnızca. Elsa Triolet; Paris, Tahiti, Londra derken
Berlin'de Lili'sine, arkadaşları Brik, Çolovski, Jacobson ve Mayakovski'ye
kavuştu. Çolovski, 1923'te Elsa'nın mektuplarını içeren "Hayvanat
Bahçesi" romanını yayımladı. Gorki'yle tanışan Elsa, ustanın
teşvikiyle yazmaya başladı. Paris'e yerleşti.
Ve bir gün... La Coupole lokantasının barında, Louis Aragon ile
göz göze geldi. Aragon, Elsa'da; Elsa, Aragon'da eridi. Birbirlerine
bakarken kendilerini görüyorlardı belki. Boşuna yazmadı herhalde
Aragon, "Elsa'nın gözleri..." şiirini.
Yirminci yüzyılın en büyük ozanlarından,. Dada ve sürrealizm sanat
akımlarının öncüsü, yazar ve eleştirmedi.
1939'da evlenen Elsa Triolet-Louis Aragon aşkı artık bir efsaneydi.
Paris'in otel köşelerinde yaşanan bir efsane. Merkez, Montparnasse'daki
Istria oteliydi. O sıralar hemen tüm yazar ve çizerler otellerde
yaşıyorlardı. Paris'in küçük otelleri, enteldi. 1951 yılında Aragon,
sevgili "öksüzü, köksüzü, yabancı"sı Elsa'ya "küçük
bir Fransa köşesi" armağan etmek, bir ev vermek istedi. Varsıl
dostları fotoğrafçı Cartier Bresson'dan altı hektarlık bir ormanın
içinde, eski bir su değirmeni satın aldı. Değirmeni, iç mimar Elsa
döşedi. Picasso, Fernand Leger, Pablo Neruda, Paul Elouard, François
Nourrissier, Jean Richard Bloch, değirmenin sürekli konuklarıydı.
Hatta Abidin Dino ve Nazım Hikmet de geçtiler değirmenden.
16 Haziran 1970 günü, Elsa ayna gözlerini kapadı dünyaya. "Kızıl
At"ın sayfalarına yazdığı gibi, değirmenin bahçesine gömüldü.
On iki yıl sonra Aragon da geldi yanına. İki aşık, özel bir yasayla
o bahçede yatıyorlar artık.
Ünlü değirmenin içinde, zaman Elsa'nın öldüğü gün durmuş gibi.
Aragon'un mor kravatı bir etajerin üstüne atılmış. Kravatın yanında
Pablo Neruda'nın onlar için düzenlediği fantezi bir aşk mönüsü var.
Dışarda ise Rostropovitch'in, Elsa bahçeye gömülürken çaldığı Bach
müziği ve Elsa'nın onca sevdiği bülbül sesleri duyuluyor hâlâ.
Değirmenin sahipleri, konukları, hepsi öldüler. Ama ölümsüzleri
ölümlülerden ayıran çizgide, hepsi diriler. Çünkü hepsini tanıyor
dünya. Dünya döndükçe unutulmayacaklar.
|
|
|
Hiçbir şey elinde değildir insanın:
Ne gücü, ne güçsüzlüğü, ne de yüreği.
Açtığını sansa da kollarını, gölgesi bir haçtır onun.
Paramparça olur avucunda sımsıkı tuttuğu mutluluk.
Bir garip, bir acılı boşluktur günleri.
Mutlu aşk yoktur.
Bir başka kader için giydirilmiş
Silahsız askerlere benzer hayatı.
Çaresiz, kararsız kaldıktan sonra akşamları,
Neye yarar ki sabahları erkenden uyanmaları.
Söyle bunları bir tanem, tut gözyaşlarını.
Mutlu aşk yoktur.
Güzelim, sevgilim, kanayan yaram benim.
Yaralı bir kuş gibi taşırım yüreğimde seni.
Ve onlar bakarlar bilmeksizin, geçerken biz,
Tekrarlayıp ardımdan benim ördüğüm sözleri:
Ve apansız ölürler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur.
Vakit yok artık öğrenmeye hayatı.
Ağlasın birlikte yüreklerimiz gün ışıyıncaya dek.
Küçümencik bir şarkı için bile nice mutsuzluk gerek.
Bir ürperişi bile nice pişmanlıkla ödemek.
Bir ezgi için bile nice gözyaşları dökmek
Mutlu aşk yoktur.
Hüsranla bitmeyen aşk yoktur.
Yara açmayan aşk yoktur kalpte.
İz bırakmayan aşk yoktur insanda.
Ve tıpkı senin gibidir vatan aşkı da.
Gözyaşlarına boğulmayan aşk yoktur.
Mutlu aşk yoktur.
İkimizin aşkıdır bu gene de.
LOUİS ARAGON
|
|