Ülkeler fatihi Kanuni Sultan Süleyman'ın gönlünü
ı Hürrem Sultan fethetti. Muhteşem Süleyman' ın Hürrem Sultan'a
aşkı sevgili karısının kolları ve gözyaşları arasında ölmesine kadar
sürdü ve ondan sonra da devam etti. Aşk mı? Onların aşkı devlet
erkinin üstünde bir aşktı.
Kanuni'nin hareminde beyleri ve Kırım hanları tarafından sunulmuş
pek çok cariye vardı. Fakat Kanuni, Hürrem'i tanıdığı günden beri
cazibesine kapılmış, ona aşık olmuştu.
Osmanlı'nın en güçlü kadınlarından Hürrem Sultan'ın Slav asıllı
olduğu söylenir. Ukraynalılar ise Hürrem Sultan'ın Ukraynalı Roxelana
olduğundan emin. İlk kez saraya, bir yabancı kadın, padişah eşi
olarak Hürrem Sultan'la girmiştir.
Hürrem Sultan, Rus asıllı olan bu cariye Kanuni Sultan Süleyman'ın
karısı olarak imparatorluk yönetimini etkilemiş, oğullarının taht
mücadelesinde oynadığı rol, daha doğrusu oğlu 2'nci Selim'i tahta
geçirme çabası ile Osmanlı döneminin en güçlü kadınlarından biri
olmuştur. Kanuni'nin aşırı güven ve sevgisini kazanarak onun nikahlı
eşi olduktan sonra belli bir plan dahilinde çalıştı, el altından
çeşitli entrikalar uygulayarak on altıncı yüzyıl Osmanlı tarihini
olumsuz yönde etkiledi. Kanuni'nin, Gülbahar Hatun'dan olan veliahtı
Sultan Mustafa'yı ortadan kaldırmak için çeşitli entrikalar ile
önce Gülbahar Hatun'u, ardından kırk yaşındaki veliaht Mustafa'yı
boğdurttu. Devlet yönetimine de hakim olan Hürrem Sultan, İran savaşını
destekledi. Ruslar ve Lehlerle barış içinde yaşanılmasını sağladı.
İstanbul'da bugün Haseki olarak anılan semtte yaptırdığı külliye
ile adına külliye tesis edilen ilk padişah eşi olma özelliğine de
sahiptir.
Osmanlının kudretli padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman 'ın ''Muhibbi
Divanı''ndaki aşk şiirleri, onun yalnız güçlü bir devlet yöneticisi
ve imparatorluk kurucusu olduğu kadar, gönül dünyasındaki zenginliğini
anlatmaktadır. "Cihan Padişahı" aynı zamanda aşk şairidir.
Çıktığı uzun seferler sırasında çok sevdiği Hürrem Sultan'a aşk
şiirleriyle bezenmiş mektuplar göndemiştir.
N'ola baksam şem'i hüsnüne gönül pervaneveş
Dostum sen şem olacak âşıkım pervanedir.
Gülşen-i hüsnünde dil mürgün yine saydetmeye
Zülfünün ağında Muhibbî hâli anın divanedir.
Hürrem Sultan ise mektuplarına, "Hazret-i Sultanım" diye
başlar ve "Yüz(ümü) yere koyup, kutsal ayağınızın bastığı toprağı
öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer
bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harab, gözü yaş
dolu, gecesini gündüzden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş çaresiz
aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun'dan beter tutkun kölenizi
sorarsanız, ne ki sultanımdan ayrıyım" diye dil döker, saraydan
ve şehir ahalisinden yazmayı da ihmal etmez:
"Padişahım yine cariyenizi topraktan kaldırıp, tezkire gönderip,
Mahmut Çelebi'den beş bin filori bağışlamışsınız. Bir günün için
Allah'ın bin yardımı olsun. Şimdi benim sultanım, bu ne zahmet idi,
kutsal bıyığınızın kılı bana beşbin filoriden değerlidir. O bağış
bize canımızdan fazla minnettir. Benim sultanım, ondan sonra şehir
etrafından sorarsanız, şimdilik hastalık vardır."
Hürrem Sultan'ın tarihte oynadığı rol, bu tatlı dil ile daha da
anlaşılır hale geliyor.
Topkapı müzesi arşivindeki mektuplar da bu aşkın kanıtlarından bazılarıdır.
HÜRREM SULTAN DAN KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'A MEKTUP
Sultanım, Padişahım;
Yüzümü yere koyup, mutluluk sığınağı ayağınızın topraklarınızı öptükten
sonra, benim devletimin güneşi ve saadetimin sermayesi sultanım, eğer
bu ayrılık ateşine yanmış, ciğeri kebap, sinesi harap,gözleri yaş
dolu, gecesi gündüzü belirsiz olan, hasret deryasına gark bi-çare,
aşkınız ile müptela, Ferhat ile Mecnun'dan beter şeyda kölenizi sorarsanız;
ne zamandır ki sultanımdan ayrıyım, bülbül gibi ah u feryadım dinlemeyip,
ayrılığınızdan dolayı öyle bir halim var ki, Allah, kafir olan kullarına
dair vermesin.
Benim devletim, benim sultanım, özellikle, bir buçuk ay olduğu halde
sizden bir haber gelmemesi yüzünden, Allah biliyor ki , hiçbir şekilde
rahatlık yüzü görmeyip, gece gündüz ağlayıp, kendi hayatımdan el çekip,
cihan gözüme dar oldu. Ne yapacağımı bilmeden ağlayıp gözyaşları içinde
gözüm kapıları gözlerken, ol ferdü rabbü'l alemin, aleme rahmet eden
subhan-ı Yezdan, cümle aleme inayet nazarın edip, fetih haberi ve
müjdeli haberlerini yetiştirdi. Ve bu haberi işitince Allah biliyor
ki, benim padişahım, benim sultanım, ölmüş idim taze can buldum.
………Benim Sultanım, şehir hakkında soracak olursanız; şimdilik henüz
hastalık devam etmektedir. Ancak önceki gibi değildir. İnşallah Sultanım
gelince, Allah'ın inayetiyle de geçer gider. Azizlerimiz, hazan yaprağı
dökülünce geçer derler.
Benim Sultanım, sık sık mübarek mektubunuzu gönderirsiniz diye, tazarru
ve iltimas ederim. Zira ki, billah yalan değil, bir iki hafta geçip
de ulak gelmezse alem gulguleye gelir. Türlü türlü sözler söylenir.
Yoksa sadece kendi nefsim için istediğimi sanmayın.