|
Düş Pazarı
Ben diyeyim bu kentte,varsayalım başka yerde , bir pazar yeri varmış.
Haftanın belli bir günü orada sergiler kurulur ,çeşit çeşit, renk renk
mallar müşteriye sunulurmuş. O gün orası öyle kalabalık olurmuş ki, hani
iğne atsan yere düşmez derler ya, tıpkı öyleymiş işte. Biraz para biriktiren
ev kadınları, üç aylığını denkleştiren emekliler," Biz de azıcık
gönül gezdirelim" diyenler doğru pazar yerine gidermiş. Bir sergiden
ötekine.. bir koşturma, bir coşku..Herkes hevesli; birbirinden istekli
harıl harıl alışveriş edermiş. Eh, az şey değil tabii, vitrinde gördüğü,
reklamda sevdiği mala yakından bakmak, ona dokunmak, el sürmek.. "Bu
pazar yerinde her şey çarşıdan daha ucuz, ne alsam kardır" deyip
işlerine yarasın yaramasın, ne bulurlarsa torbalarına doldururlarmış.
Satıcılar da yanlarına nasıl müşteri çekeceklerini iyi bilirlermiş hani..
-Buraya gel!!..Buraya gel!!..İpek kumaşlara,satenlere gel!! Gel vatandaş
gel!.. Çin ipeği de var, Şam dokuması da..Gül desenli, karanfil çiçekli
kumaşlara gel !! Dikin giyin üstünüze Saba Melikesi Belkıs'a dönün..
Bir öteki sergisinin üstündeki irili ufaklı şemsiyeleri açıp kapatırken:
-Artık yağmur ansızın bastırır diye korkma arkadaş !..
Bu sırada ak sakallı desem değil,ihtiyar desem yaşı hiç belli değil, bir
adam, elinde yaldızlı kağıtlara sarılı,fiyongu cafcaflı koskoca bir paketle
çıkmış gelmiş pazar yerinin ortasına. Ne öteki satıcılar gibi alıcıya
dil döküyormuş, ne malını övüyormuş. Öylece orta yerde, bayrak direği
gibi dimdik duruyormuş. Yavaş yavaş başına kalabalık toplanmaya başlamış.
Paketin içinde ne var diye merak etmişler Ama satıcı :
-Parayı satan içine bakar, diye yanıtlıyormuş.
Şaşıran olmuş, kızan olmuş. Birbirlerine " Acaba ne var bu pakette.
Adama bak yüzünden ne satıyor anlamadık. Ne sattığını bilmeden mi alacağız"
diyorlarmış ama meraktan da ölüyorlarmış.
Satıcı ise hiç kimseyi umursamıyor " Pakete dokunmak yok. Bedava
içine bakmak yok. Parasını ödeyen paketi alır gider."
-İçinde kimsenin bilmediği görmeyeceği güzel bir şey olmalı, diye bir
kız çantasını açarken öteden bir adam " Ben satın alıyorum!! diye
bağırmış. Bakalım şansıma ne çıkacak içinden" Kız bir yandan adam
bir yandan fiatı artırmaya başlamışlar. Onların tutkulu tartışmalarına
başkaları da katılmış. Daha sonra da herkes kutuya talip olmuş, çılgınca
kutuyu istiyor fiat artırıyorlarmış. Bu arada bir genç adam bir tomar
parayı satıcının eline tutuşturup paketi çekip almış. Herkes de müthiş
bir gerilim, önce düş kırıklığı sonra merak öne çıkmış .. "Aç paketi
aç paketi" diye tempo tutmaya başlamışlar. Genç adam ise paketle
oradan kaçmaya çalışıyormuş.
Ama satıcı paraları genç adama fırlatıp paketini geri almış. "Satmaktan
vazgeçtim.. " deyince bir uğultu yükselmiş. "Ne demek satmıyorum
!" Saatlerdir pazarlık yapıyoruz şurda" " Bütün paramı
ben veriyorum, almadan şurdan şuraya gitmem"
Satıcı kimseyi dinlemiyormuş ama , yavaş yavaş paketi saran kurdeleyi
açmaya başlamış. Başına toplananların soluğu kesilmiş sanki.. Kurdele
çözülmüş, yaldızlı paket kağıdı katlanmış dürülmüş. Koca karton kutu ortaya
çıkmış. Kalabalıktan çıt çıkmıyormuş. Adam kutunun kapağını açmış ve..
kutuyu ters çevirivermiş.
Kutudan bir şey düşmemiş yere. Sonra kutununun içini göstermiş halka.
Kutu bomboşmuş.
Her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Düş kırıklığı, kızgınlık, öfke..
Hatta yakasına yapışmak isteyenler.. Satıcı silkinip kendini kurtarmış.
-Durun, diye bağırmış. Ben buraya düş satmaya geldim. Hem de sizlere sizin
düşlerinizi.. Neden düşlerinizi burada, bu boş kutuda arıyorsunuz? Başınızı
kaldırıp gökyüzüne bakın.. Yağmur sizin, güneş sizin. Bulutlar yıldızlar,
kuşlar böcekler sizin.. Aynaya bakın.. geçmişiniz, bugününüz, yarınınız
sizin.. Düşler kutulara sığmaz.. Parayla alınıp satılmaz.. Yaşamaya bakın.
Onun dediğini anlayan anlamış, anlamayan çekip gitmiş başka bir satıcıya.
Özel ARABUL
|
|