Bir Aşk Masalı
Dilara her sabah uyandığında dağlara bakıp yüreğini bin çeşit renkle nakış nakış işler, güneşin rengiyle sevgisini, umudun mavisiyle umudunu süsler, çağlayan sulara, esen rüzgarlara türküler söylermiş... Henüz bakir doğası insanlar tarafından kirletilmemiş, bozulmamış; yalanın, dolanın, kokuşmuşluğun hiç uğramadığı bir yermiş burası... Dilara her sabah erkenden kalkar çiçeklerle koklaşır, kuşlarla, kelebeklerle konuşur, dağ tepe demeden güneşe gülümseyerek mutlu bir şekilde kuzularının peşinde dolaşır dururmuş... Her seher bereket tohumları ekilirmiş dağların doruklarına, umut umut yeşerip halaya dururmuş çiçekler her bahar... Bir gün hiç beklemediği bir anda karşısına genç bir adam çıkıvermiş, şiirler okumuş ay ışığında, şarkılar söylemiş, masallar anlatmış Dilara'ya. Sık sık buluşmuşlar... Sevdalanmış sonra Dilara, bırakmış kendini kollarına genç adamın hiç bir kötülük düşünmeden, başlamış rüyalarda, masallarda yaşamaya... Çiçekleri, kuşları, kelebekleri bırakıp gece gündüz genç adamın hayaliyle yaşamaya başlamış... Sevdası yeryüzüyle, gökyüzünün sevdası kadar büyük; suyla, çiçeğin aşkı kadar da masum ve temizmiş... Sonra sevdasını açmış büyüklerine Dilara, hoş karşılamışlar kızlarının sevdasını, evlenmelerine izin vermişler... Davul zurna eşliğinde üç gün üç gece düğün olmuş, halaylar çekilmiş, inlemiş dağ taş... Bir sabah uyandığında canından bir parça eksilmiş gibi irkilmiş Dilara, o çok sevdiği adam buralarda sıkıldığını, kendisini unutmasını isteyip bir kağıt parçası bırakarak çıkıp gitmiş... Oysa her sabah uyanır uyanmaz "sen dünyanın en güzel varlığısın, seni ölümüne seviyorum"diye övgüler dizermiş... Çünkü dünyada ki; tek güzel Dilara değilmiş, her yerde kandırılacak dünya güzeli yüzlerce Dilara bulunurmuş yalancılar, sahtekarlar için... O gün ilk kez ağlamış Dilara,
mavi mavi pınarlar akmış gözlerinden. Ceylan gözleri o gün ilk kez üzgün
bakmış dağlara... Aylarca belki döner umuduyla uçan kuştan, esen yelden
haber beklemiş, dalgın dalgın bakmış sulara... Ama ne gelen olmuş ne de
giden... Yağmurun gözyaşlarına karıştığı bir gece dönmüş yüzünü ve bırakmış kendini kayalardan aşağı ölmek istemiş... Yalancıların, sahtekarların, acıların var olduğu bir dünyada yaşamak istememiş... Sonra geçmiş zaman, gözyaşları betonlaşmış, çiçekler kokusunu yitirmiş, o güzelim dağlar kötülüklere esir düşmüş... Kayalar ağlamaya başlamış her gece... Ay ve yıldızlar doğmamış bir daha o kayaların üstüne, kuşlar uçmamış, her gece rüzgar esmiş çığlık çığlığa. O gün bu gündür 'Çığlık kayası' olarak kalmış ismi... O günden bu güne sevginin,
masumluğum, Herkes yok olmuş, yalan olmuş,
masal olmuş ama o hep var olmuş, dünya döndükçe de var olacak dağlar kızı
Dilara...
|
|||||||||||||||||||||||
|